"Yahu," dedi, "ne tuhaf senin şu kuşçu çocuklar."
"Tuhaf." dedim. "Bir şey yapabildin mi onlara?"
"Uğraşıyoruz," dedi. "Dur hele, dur bakalım. Şehir insanla dolu, karınca gibi kaynaşıyorlar, o karınca gibi kaynaşanlar...."
Saklanmışlar kendi içlerine, burunlarının ucunu görmüyorlar. Saklanmışlar, yumulmuşlar kendi karanlıklarına. Bunlar şu Yeni Cami önündeki kurtarılmayı, kurtulup da şu kirlenmiş Boğazın üstüne doğru uçmayı bekleyen küçücük, parlak, kafeslerin içinde çırpınan kuşçukları mı görecekler? Binmişler biribirlerinin sırtına, biribirlerinin karanlıklarına gidiyorlar kıyamete.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder