13 Ağustos 2013 Salı

Azat Buzat Beni Cennet Kapısında Gözet

       
     

         "Yahu," dedi, "ne tuhaf senin şu kuşçu çocuklar."
         "Tuhaf." dedim. "Bir şey yapabildin mi onlara?"
          "Uğraşıyoruz," dedi. "Dur hele, dur bakalım. Şehir insanla dolu, karınca gibi kaynaşıyorlar, o karınca gibi kaynaşanlar...."

          Saklanmışlar kendi içlerine, burunlarının ucunu görmüyorlar. Saklanmışlar, yumulmuşlar kendi karanlıklarına. Bunlar şu Yeni Cami önündeki kurtarılmayı, kurtulup da şu kirlenmiş Boğazın üstüne doğru uçmayı bekleyen küçücük, parlak, kafeslerin içinde çırpınan kuşçukları mı görecekler? Binmişler biribirlerinin sırtına, biribirlerinin karanlıklarına gidiyorlar kıyamete.

12 Ağustos 2012 Pazar

Farklı diller


Farklı diller insan deneyiminin çeşitliliğinin altını çiziyor; zaman, rakam ve renk gibi yerleşil ve evrensel olduğunu düşündüğümüz deneyimlerin değişken yönlerini ortaya çıkarıyor.Örneğin Tuva dilinde geçmiş, kişinin önünde uzanıyormuş, gelecek de arkasında kalmış gibi ifade ediliyor."İleride bir şey yapacağım demeye imkan yok." demişti bir Tuvalı.Bunun yerine, "Evvelki gün bir şey yapacağım." diyebilecekti.Tuvalılar gibi düşündüğünüzde tamamen mantıklı: Eğer gelecek önünüzde uzanıyor olsaydı,  görüş açısında olmayacak mıydı?

National Geographic Türkiye Temmuz sayısından


23 Temmuz 2012 Pazartesi

Çocukluğun Soğuk Geceleri - Tezer Özlü

Çocukluğun Soğuk
Geceleri

Tezer Özlü
Henüz küçük yaştayken yaptığı başarısız intihar girişiminden sonra tedavi adı altında yaşadıklarını Çocukluğun Soğuk Geceleri adlı kitabından okuyucularıyla paylaşıyor Tezer Özlü.Acılarla dolu zor bir çocukluktan yaşamın ucuna uzanan kısa bir yolculuk.Diğer kitaplarında da olduğu gibi kalbini ve düşüncelerini tüm sıcaklığıyla okuyucularıyla paylaşıyor.

“Neden bunalımları çözümleyemiyoruz? Neden dost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz?” 


Hayatı, peşine düştüğü yazarların çevresinde anlamlandırmaya çalıştığı Yaşamın Ucuna Yolculuk isimli anlatısından sonra bu kitabın bu kadar sarsıcı olacağını düşünmemiştim. Otobiyografik özellikler taşıyan bu kitabında küçüklüğünden başlayarak ailesini, okul yıllarını, evliliklerini samimi bir şekilde dile getiriyor.Sarsıcı etki yaratmasının sebebi ise hiç normal olmayan bir çocukluk geçirmiş olması.Hayattan tek beklentisi istediği gibi sokaklarda dolaşmak, dünyayı tanımak olan bir insanın beş yıl gibi bir süre hastaneye kapatılarak tedavi(!) altına alınması dayanılması güç bir durum.Tezer Özlü dört duvar arasında kalmaya,doktorlara ilaçlara, elektroşoklara, dayanmış.Ona göre çözüm gayet basitti.Dışarıda olmak, insanları incelemek, kuşları dinlemek, gün batımını izlemek.En başından beri Tezer Özlü'nün amacı buydu.Tüm bunlardan sonra hayatının geri kalan kısmında az da olsa buna ulaşmış olduğunu bilmek okuyucuyu rahatlatacak nadir şeylerden biri.

“Bizi saran sıcaklığın. Soğuyan gecelerin. Ve geceleri bürüyen yıldızların. İki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü olmalı evrenin. Sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri doğru devreden bu birleşme.”

Bu acı dolu yaşanmışlıklardan sonra kitap bittiğinde geriye karamsarlık, umutsuzluk değil tam tersine iyiye güzele ulaşma umudu kaldı bende. Kitabın kapağında masumca gülümseyen Tezer Özlü resmi kitabı özetler şekilde bir çok şeyi anlatıyor. Geleceğin o bilinmez karanlığına karşı yaşanacak günlerin, gezilecek sokakların, izlenecek gün batışlarının, dinlenecek müziklerin, koklanacak çiçeklerin, okunulacak kitapların, edilecek güzel sohbetlerin varlığı belki de insanın en büyük dayanak noktası oluyor.

Tezer Özlü, yarışır gibi geçen hızla hayatlarda mola verip dinlenmek ve düşünmek isteyenler için güzel bir durak.