23 Nisan 2012 Pazartesi

Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay

Oğuz Atay
Korkuyu Beklerken
İletişim Yayınları
Oğuz Atay ile ilk tanışmamız Korkuyu Beklerken ile oldu. İtiraf etmeliyim ki biraz geç kaldım.Ama Atay'ı okumak çok önceden beri aklımda.Aslında hem okumak isterken hemde kendiliğinden geciktirdim hep.Sevdiğim yazarların kitaplarını olabildiğince aralıklı okumak gibi bir huyum var.Atay'ı okumadan evvel seveceğimi biliyordum zaten.Bu öykü kitabı da ilk tanışmamız için çok ideal bir tercih oldu.En çok Tutunamayanlar'ı bilinir ama ben onla başlamak istemedim.

Korkuyu Beklerken; yaşamda dikiş tutturamayan sekiz tutunamayanın,sekiz öyküsünden oluşuyor.Tamamen toplumun verdiği kararlarla yaşayan hatta ölüme giden bir adam,sevgilisini tavan arasında unutan bir kadın,göndereni belli olmayan ve anlaşılamayan bir dille yazılmış mektubu hayatının merkezine koyacak kadar yalnız yaşayan biri...Yalnızlık,başarısızlık,çaresizlik,sorunlarını çözememiş birey bütün öykü kahramanlarında karşılaştığımız ortak özellikler.

"Ben bir şeyin taklidiydim; fakat aslımı bile doğru dürüst öğrenememiştim." (sf 61)
"Hep kötü olaylar,can sıkıcı yaşantılar tekrarlanıyordu;güzellikler, bir kere görünüp kayboluyordu." (sf 65)

İlk üç öykü; Beyaz Mantolu Adam,Unutulan(kitaptaki en sevdiğim öykü) ve kitaba ismini veren Korkuyu Beklerken diğer öykülerden dikkat çekici bir şekilde ayrılıyor.Çünkü bu üç öykü yoğun bir biçimde "kafkaesk" öğeler barındırıyor.Sadece Kafka ile sınırlı değil, daha öncesinde on dokuzuncu yüzyıl Rus edebiyatı ile başlayan bir yazının altmışlı yıllarda Türk edebiyatında yeni yeni görülmeye başlayan izlerini taşıyor.Atay verdiği röportajlarda en sevdiği yazarların başında Kafka ve Dostoyevski olduğundan bahsediyor.Bu isimler Atay'ın üslubu ile ilgili bize önemli ipuçları veriyor.

"Birlikte yaşadığımız günlerde, bütün beğenilerim sana karşı duyduğum tepkilerden oluştu." (sf 176)

"Davranışlarında genellikle hep böyle geç kalırdın.Karımdan ayrılıp sana sığındığım zaman da, 'Geceleri eve geç geliyorsun,' gibi, yıllarca önce söylenmiş olması gereken sözlerle beni tedirgin ederdin." (sf 179)

Babama Mektup ise Atay'ın babasının vefat ettikten sonraki bir zamanda yazdığı,öykü kahramanının bizzat Oğuz Atay olduğu otobiyografik bir metin.Atay bu öyküde babası hayattayken yüzüne karşı söyleyemediklerini,babasıyla arasındaki benzerlik ve farklılıklarını bir iç hesaplaşma şeklinde samimi dille anlatıyor.

Diğer öyküleri;Bir Mektup,Ne Evet Ne Hayır,Tahta At ve Demiryolu Hikâyecileri - Bir Rüya ise belki sadece Türkiye'de görebileceğimiz türden olayları konu alıyor.

"Belki de kendime bu dünyada bir yer yapabilmek için, birçok düşüncemi 'kuvveden fiile' çıkarmaya çalışıyorum.Aslında sen böyle bir şeyi hiç düşünmedin;bununla birlikte, yeryüzünde senin kadar yer yaptığımda söylenemez." (sf 179)



Oğuz Atay, kitaplarında ki kahramanlar gibi kendisi de yalnızdı.Hayatının çeşitli dönemlerinde başarısız olmuş, babasının zorladığı bir mesleğe istemeyerek yönelmişti. Eserleriyle toplumun kendisine biçtiği rolü üstlenmemiş, tam tersine bunu eleştirmişti. Yaşadıklarıyla yeryüzünde yer edinemediğini, sevilmediğini düşündü. Kitabı yazdığı zamana kadar Türk edebiyatından denenmemiş bir işe kalkıştı ancak anlaşılmadı yaptığı iş. Aslında günümüzde yeni yeni anlaşılmaya başlandı.Yazdığı eserlerle ilgili onlarca araştırma-inceleme kitabı var. Hak ettiği konumu ancak yeni yeni almaya başlasa da gelecek nesillerin onu bizden çok daha iyi özümseyeceğini düşünüyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder